Çeman | Yaşanmış Bir Acının İzi Kalmasın!

Çeman | Yaşanmış Bir Acının İzi Kalmasın!
Mevsimlerden hazirandı Bahçemizde bir kiraz ağacı vardı Kirazlar ağaca gelin kız süsü veriyordu. Ninem ağaca bakıp sende bu kirazlar gibi olgunlaştığın vakit, bu ağaç gibi yeşillere bürüyüp satacağız dedi. O an kendimi babamın beslediği güvercinlere benzettim Babam onu da satmak için büyütüyordu beni de. Eve koşarak gittim Tutsak yüreğimle kafesi açıp onları gökyüzüne salarak özgürlüğüne kavuşturdum Benim yüreğim kaderime esirdi Kimse kafesimin ağzını açamazdı Tutsağın halinden en iyi tutsak anlardı Bu yüzden babamın beni döveceğini bildiğim halde yaptım Tahmin ettiğim gibi babam ‘sen mi yaptın’ diyerek açıklamama bile fırsat vermeden tekmelerle girdi. Anam da araya girdi; ama onu da dövdü. Hiç acımadı Çünkü biz hayatta hep dövülen, ezilen, yarası olanlardanız.

O günden sonra hep o güvercinleri düşündüm Kafesten kaçıp masmavi bulutların arasına gizlenirken düşledim ve hep gelecekler diye gözledim Gelip kanatları arasına beni de alıp maviliklerin içinde saklayacaklar diye. Ama gelmediler Pes etmedim Komşularımızın evine gizlice girip kafeslerindeki güvercinlerini salıverdim Belki onlar gelir dedim Ama ne gelen oldu ne giden Oysa küçüktüm Daha on yaşındaydım Kanatları arasına sığamaz mıydım?
Bir gün çeşmeden su taşırken Ayşe’nin de sırtında bir şey taşıdığını gördüm Mavi bir kutuydu Tıpkı güvercinlerin kavuştuğu mavi gibi. Ben sormadan ‘Okuldan geliyorum Çeman ’ diyerek böbürlendi. Daha önce babamlar konuşurken duymuştum Babam kızarak ‘Birde okul mereti çıktı’ demişti Hemen elimdeki kovaları bırakarak köyün alt yamacındaki Ayşe’nin geldiği yola saptım. Kalabalığın yığıldığı yere bakarak okul orda olmalı diye düşündüm Çünkü yaz mevsimi kimse işini gücünü bırakıp toplanmazdı. Hoca emminin samanlığına girdim Samanlığın kapısının aralığından kalabalığı gözetledim Dağılınca okula girecektim Fazla beklemedim Kalabalık çabuk dağıldı Kimseye gözükmeden okula girdim Beni bir kadın karşıladı Beklemiyordum Çok utandım ‘Adın ne senin’ dedi Çeman diyerek kaçtım Kalbimde ayaklarımla beraber kaçıyordu sanki Durmadan küt küt atıyordu.


Bizimkilere gözükmeden eve girdim Kim olduğunu bilmediğim o havalı kadını düşündüm Gülümsemişti bana Gülünce de bizim kezba’ nın gamzesi gibi gamzecikleri çıkmıştı Birde saçlarını unutmuyordum Gece gibi simsiyahtı.
İki gün sonra evin önünde çamaşır çıkarken gördüm onu Uzaktan hemen tanıdım Bizim eve doğru geliyordu Yaklaşıncaya kadar ayaklarım titreyerek bekledim Belli ki beni babama şikayet etmeye geliyordu Oldukça yaklaşmıştı Tam kaçıyım derken ‘Bu seferde kaçma’ diyerek bağırdı Durdum Ayaklarımla beraber dilimde durmuştu Gözlerine bakıyordum sadece. Masmaviydi Tıpkı güvercinlerin kaybolduğu mavilik gibi tıpkı Ayşe’nin çantası gibi. ‘Ben öğretmenim Çeman Babanla seni okula göndermesi için konuşmaya geldim’ Beni şikayet etmeye gelmemişti Demek öğretmendi Demek babamla konuşup bana da öğretecekti Demek bende o güvercinlerin gökyüzünde kaybolduğu gibi gözlerinin maviliğinde kaybolacaktım Demek bende Ayşe gibi mavi çanta taşıyacaktım ‘Babam ahırın ardındadır götürüyüm’ dedim Babamı gösterdikten sonrada ahırın içine girip konuşulanı dinledim Babam öğretmen hanımı konuşturmadan ‘Bizde okutulacak kız yoktur hoca hanım Boş yere zahmet etmişsen’ dedi Öğretmen ise yılmadan ısrarlıca konuşuyordu Ama babam onu kovdu O giderken ahırdan çıktım Ağladığımı görmüş olmalı ki iki gün sonra tekrar geldi Ama değişen bir şey olmadı Daha sonra babamın tehditlerinden korkmuş olmalı ki bir daha gelmedi
Akranlarım okula giderken ben tarlaya çapa yapmaya gidiyordum İşte o an bedenimle yüreğim birbirinden kopuyordu Bedenim tarlaya yüreğim ise okula gidiyordu. Benim yüreğim hep okulda kaldı.


On beşimde görücü geldi Musa emmi beni yirmi iki yaşındaki oğluna bile değil kendine istiyordu! Babam hiç düşünmeden verdi Yaşıtlarım şehre okumaya giderken ben kocaya gittim. On yedimde çocuğum oldu Aslında hiç istememiştim Ama ne benim istediğim gibi gerçekleşmişti ki? Adını Avjin koydular Ben ona kısaca su diyordum Su gibi özgür ol İstediğin yere ak Su gibi masmavi ol diyordum. Anasının kaderi kızıma benzemedi İlk okula yolladılar onu Ama on beşine gelince okuldan alacaklardı. Kızımda da kapanmayan yara açacaklardı Derslerinde başarılıydı kızım.


Evlendirildiğim adamla anası konuşurken duydum Seneye kızımı okuldan alıp İbişin oğluna satacaklarmış Parasıyla da sulak yerden tarla alacaklarmış Doğru okulun öğretmenine gittim Kendi hayat hikayemi anlatıp Ayaklarına kapandım Kızımı alıp git okut Onun kaderi bana benzemesin diye ağladım İyi insanmış çiğdem hanım. Gizlice buralardan götürüp kızımı okutacaktı Kimseye haber verme dedi Yaz geldiğinde bir gece yarısı avjin’i hocaya teslim ettim Şehirden arkadaşları arabayla geldiği için kimse görmedi Gitmeden de beni konuşturup bunları yazdı. Avjinim benden ayrıldığı için ağlıyordu Son kez kokladım yavrumu. Ana okuyup senide kurtaracağım diyerek gitti. Avjinim artık su gibi özgürdü Güvercinlerin kavuştuğu maviliğe kavuşacaktı Benim sırtımda taşıyamadığım mavi çantayı taşıyacaktı. Öğretmeninin gözlerinin maviliğine sığınacaktı Avjinim artık su gibi özgür, istediği yere akacaktı.


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir